indexed by www.akademikindex.net
indexed by www.akademikarge.com
indexed by www.akademikfinans.com
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 26, Sayı: 3-4, 2012
297
BANKA BİLANÇOLARINDAKİ KREDİ KARŞILIK KALEMLERİNİN
DIŞA YANSIMA BİÇİMLERİ
Ferhat SAYIM(*)
Muhammed ARDIÇ(**)
Özet: Bankalar, kullandırdıkları kredilere belirli oranlarda karşılık
ayırarak kredi portföylerindeki değer kayıplarını mali tablolarına yansıtarak
olası muhtemel kredi kayıplarına karşı tedbir almış olmaktadır. Bu durum hem
bankaların hem de mali sistemin korunması açısından son derece önemlidir. Bu
çalışmada, vergi kanunlarına göre vergi matrahından indirilmesine olanak
bulunan karşılık kavramı incelenmiş, vergi kanunlarında özel olarak kredi
karşılıklarının yer bulup bulmadığına bakılarak, kredi karşılığının yeri tespit
edilmeye çalışılmış ve kredi karşılıklarının algılanma biçimleri ile ilgili
değerlendirmeler yapılmıştır. Bu araştırmanın sonucuna göre; bankaların
ayırdığı özel kredi karşılıklarının diğer şirketlerden ayrı tutularak ve vergi
kanunları dışındaki bir yasal düzenlemeyle vergi matrahından indirilmesi,
vergileme ilkeleri açısından uygun görülmemektedir.
Anahtar Kelimeler: banka, kredi, kredi karşılıkları
Abstract: Banks take steps against possible loan losses by allocating
definite rate of allowances to given loans and by representing loan portfolio
capital loss in financial statements. This situation is highly important in terms of
protection of both banks and financial system. In this study, allowance which
can be deducted from tax base due to tax law is analyzed, situation of loan
allowances in tax law is determined and evaluations about loan allowances
conception is made. Based on results of this study, separating banks’ loan
allowances from other companies and deducting loan allowances from tax base
with a legal regulation other than tax law is inapplicable.
Key words: Bank, loan, allowance
I.Giriş
Bankaların ana faaliyeti fon toplamak ve topladığı fonları kredi
olarak plase etmek suretiyle kredilerin maliyetlerinin karşılanmasını sağlamak
ve bunun da ötesinde kâr elde etmektir. Kullandırdığı kredilerin maliyetini
karşılayamayan bankanın uzun süreler ayakta kalması mümkün değildir.
Bankalar kredi verdiği andan itibaren değişik oranlarda da olsa geri dönmeme
riski ile karşı karşıyadır. Finansal kurum olan banka, kullandırdığı kredinin
gelecekte faizinin ve anaparasının zamanında ve belirtilen miktarlarda geri
ödeneceğini düşünür. Ancak her zaman belirlenen zamanlarda ve tutarlarda
ödemeler yapılmayabilir. Bu da banka açısından kredi riski ya da geri
dönmeme riski denilen durumun ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.
2000’li yılların başında Türkiye’de özellikle bankacılık sektörünü
etkileyen ekonomik kriz sonrası bankalar için krediler anlamında bağlayıcı
Yrd.Doç.Dr.Yalova Üniversitesi, İİBF İşletme Bölümü
Yrd.Doç.Dr. Artvin Çoruh Üniversitesi, Meslek Yüksekokulu
(*)
(**)
www.ferhatsayim.net
indexed by www.akademikindex.net
indexed by www.akademikarge.com
298
indexed by www.akademikfinans.com
Ferhat SAYIM, Muhammed ARDIÇ
önlemler alınması gereği gündeme gelmiştir. Yaşanan kriz ve tedbir alınma
gerekliliği bu konuyla ilgili çeşitli karar ve tebliğlerin yayınlanmasına neden
olmuştur. Bu konuda yapılan düzenlemeler şöyle gelişmiştir. 21.12.1999 tarih
ve 23913(Mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 99/13761 sayılı
“Bankalarca Karşılık Ayrılacak Kredilerin ve Diğer Alacakların Niteliklerinin
Belirlenmesi ve Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Karar”
ve bu Karara ilişkin olarak 31.03.2000 tarih ve 24006(Mükerrer) sayılı Resmi
Gazetede yayımlanan “Bankalarca Karşılık Ayrılacak Kredilerin ve Diğer
Alacakların Niteliklerinin Belirlenmesi ve Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Esas
ve Usuller Hakkında Karara İlişkin 1 sayılı Tebliğ”, 30.06.2001 tarih ve 24448
sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 3 üncü
maddesinin (11) numaralı ve 11 inci maddesinin (12) numaralı fıkrası
hükümlerine dayanılarak hazırlanan Yönetmeliğin yayımı tarihinden itibaren
hükümsüz kabul edilmiştir.
01 Kasım 2006 tarih ve 26333 sayılı Resmi Gazete’de “Bankalarca
Kredilerin ve Diğer Alacakların Niteliklerinin Belirlenmesi ve Bunlar İçin
Ayrılacak Karşılıklara
İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik
yayınlanmıştır. Bu Yönetmelik ile 30 Haziran 2001 tarih ve 24448 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanan “Bankalarca Karşılık Ayrılacak Kredilerin ve Diğer
Alacakların Niteliklerinin Belirlenmesi ve Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Esas
ve Usuller Hakkında Yönetmelik’e bazı maddeler eklenmiş / değiştirilmiş ve
son yayımlanan Yönetmelikle, eski Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
Yeni Yönetmelik’te yer alan bazı değişiklikler aşağıda verilmiştir:
Madde 2: Bu Yönetmelik 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık
Kanunu’nun 53 ve 93 üncü maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.
Krediler ve diğer alacakların sınıflandırılmasında dikkate alınacak
hususlar hakkındaki 6. maddeye iki yeni fıkra eklenmiştir:
“Bankanın sahip olduğu ve değerlemeye tabi tutulan tutarları elde etme
maliyetlerinin altına düştüğünde “Menkul Değerler Düşüş Karşılığı” veya
“İştirakler, Bağlı Ortaklıklar ve Vadeye Kadar Elde Tutulacak Menkul Değerler
Düşüş Karşılığı” ayrılması zorunlu olan tahvil ve benzeri sermaye piyasası
araçları ile ortaklık payları, bu varlıkları çıkaranların kredi değerliliklerinde ve
risk özelliklerindeki değişime ve bunların kullandıkları kredilerin durumuna
bağlı olarak 4. madde uyarınca yeniden değerlendirilerek Üçüncü, Dördüncü
veya Beşinci grup krediler ve diğer alacaklar içinde sınıflandırılır.”
“ Tahvil ve benzeri menkul değerleri veya ortaklık payını ihraç eden
kuruluş, bunları aktifinde bulunduran bankadan kredi kullanmış veya herhangi
bir şekilde borcu oluşmuş ise, tahvil ve benzeri menkul değerler veya ortaklık
payı da 4. madde ve bu maddede belirtilen hususlar dikkate alınarak kredi veya
diğer alacaklar ile aynı grupta sınıflandırılır.”
Özel karşılıklara ilişkin yapılan eklentiler:
www.ferhatsayim.net
indexed by www.akademikindex.net
indexed by www.akademikarge.com
indexed by www.akademikfinans.com
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 26, Sayı: 3-4, 2012
299
“İlgili hesaplarda izlendikleri sürece ayrılmış bulunan “Menkul
Değerler Değer Düşüş Karşılığı” veya “İştirakler, Bağlı Ortaklıklar ve Vadeye
Kadar Elde Tutulacak Menkul Değerler Değer Düşüş Karşılığı” tutarları:
Bu varlıkların üçüncü, dördüncü veya beşinci grup krediler ve diğer
alacaklar içinde sınıflandırılması halinde ayrılması gereken özel karşılıklara
ilişkin hesaplara aktarılır.
Ayrılması gereken özel karşılık tutarından az ise ilave özel karşılık
ayrılır; fazla ise bu karşılık tutarı özel karşılık olarak korunur.
Değerlemeye tabi tutulması gereken değer düşüş karşılığı, ayrılması
gereken özel karşılık tutarından daha fazla ise özel karşılık daha yüksek olan
tutar üzerinden ayrılır.
En son 30 Aralık 2011 tarih ve 28158 sayılı Resmi Gazete’de
“Bankalarca Kredilerin ve Diğer Alacakların Niteliklerinin Belirlenmesi ve
Bunlar İçin Ayrılacak Karşılıklara
İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında
Yönetmeliğin bazı maddelerinde değişiklik öngören yeni yönetmelik
yayınlanmıştır.
Yönetmelik’te yer alan bazı değişiklikler şöyledir:
Madde 1 – 1/11/2006 tarihli ve 26333 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Bankalarca Kredilerin ve Diğer Alacakların Niteliklerinin
Belirlenmesi ve Bunlar İçin Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Usul ve Esaslar
Hakkında Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b)
bentlerinin sonlarına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Bu bent kapsamında sözleşme koşullarında değişiklik yapılan
kredilerden riski düşük, çok kısa vadelerde kullandırılan ve faiz ödemeleri
vadelerinde düzenli olarak yapılanlar, bankalar için ek bir maliyete neden
olmadan vadelerinin yenilenmesi halinde en geç bir yıllık sürede anaparalarının
geri ödenmesi koşuluyla, bu bentte yer alan ilave genel karşılığa tabi
tutulmayabilir.”
Madde 2 – Aynı Yönetmeliğin 8 inci maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki cümleler eklenmiştir.
“Bankalar bu gruplarda sınıflandırdıkları krediler ve diğer alacaklar
için yüzde yüz (%100) oranında özel karşılık ayırmaları kaydıyla, aynı kredi
müşterilerine verdikleri çek defterlerinden veriliş tarihinden itibaren iki yıl
geçmiş olanlar için çek defterinin iadesine yönelik olarak çek defteri
sahiplerine iadeli taahhütlü mektup ile yapacakları bildirimi takiben onbeş gün
içerisinde çek defterlerinin iade edilmesi ihtarında bulunmaları koşuluyla, çek
defterlerinin her bir çek yaprağına ilişkin ödemekle yükümlü oldukları miktar
için özel karşılık ayırmayabilir. Bankalar tarafından bilanço dışına çıkarılan
kredi ve diğer alacakların müşterilerine verilmiş olan çek defterleri için de bu
hükümler geçerlidir.”
Madde 3 – Aynı Yönetmeliğin 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendine aşağıdaki alt bent eklenmiştir.
www.ferhatsayim.net
indexed by www.akademikindex.net
indexed by www.akademikarge.com
300
indexed by www.akademikfinans.com
Ferhat SAYIM, Muhammed ARDIÇ
“7) Türkiye’de faaliyette bulunan bankalar tarafından ihraç edilen bono
ve tahvilleri,”
Madde 4 – Aynı Yönetmeliğin geçici 5 inci maddesine aşağıdaki ikinci
fıkra eklenmiştir.
“(2) Bu maddeye göre yeni sözleşme koşullarına bağlanan veya
yeniden yapılandırılan kredi veya diğer alacaklar ile ilgili olarak yıl sonu ve ara
dönemler itibarıyla kamuya açıklanacak finansal raporlarda bilgi verilir.”
Bankalar, kullandırdıkları kredilere belirli oranlarda karşılık ayırarak
kendilerini, kredi kayıplarından dolayı oluşabilecek zararlara karşı korumaya
çalışmaktadırlar.
Yapılan yasal düzenlemeler neticesinde bankaların ihtiyatlı
yönetilmesine yardımcı olan karşılıklar, aynı zamanda kamuoyunun, bankaların
mali yapısı ile ilgili olarak doğru bilgilendirilmesini sağlamaktadır. Ayrılan
kredi karşılıkları ile bankalar, olası muhtemel kredi kayıplarına karşı tedbir
almış olmaktadır. Bu durum hem bankaların hem de mali sistemin korunması
açısından son derece önemlidir.
Bankaların alacakları ile ilgili olarak ayırdıkları karşılıkların iki boyutu
bulunmaktadır. Bunlardan birisi bankacılık faaliyetlerinin düzenlenmesi ve
gözetimi diğeri ise bankacılık faaliyetlerinin vergilendirilmesidir. Bu iki boyut,
bu konuda yasal düzenlemelerin yapılması ve uygulanması aşamalarında
sıkıntılar yaratabilmektedir. Ayrı hareket noktaları olan bu iki boyutun en
önemli çelişki yaratan yönü, bir boyutun mümkün olduğunca karşılık ayırma
fikrinden hareket ediyor olmasına rağmen diğerinin ayrılacak karşılıkların
mümkün olabildiğince sınırlandırılması ve böylece vergi matrahlarının
aşınmasının engellenmesi fikrinden hareket ediyor olmasıdır (Taş, 2000: 78).
Sınırlayıcı vergi düzenlemeleri, bankaların vergi matrahından
düşürülecek olan kredi karşılıklarını gereğinden fazla sınırlayarak bankaların
ihtiyatlı bir şekilde yönetilme etkinliğinin düşmesine neden olabilir (Erdönmez
ve Acar, 2004:2). Kredi karşılıklarının ortaya çıkış ve kanunlarda yer alış amacı
için, kurumun vergi matrahının saptanması, karlılığının tespit edilmesi ve kar
dağıtımının sağlıklı yapılmasının yanında bankaların gerçek mali yapılarının
muhasebeye ve neticede mali tablolara yansıtılması işlevini de söylenebilir.
Ancak yapılacak değerlendirmelerde konunun vergisel boyutu da göz önüne
alınmalıdır. Ayrıca Özel Kredi Karşılıkları konusunda bankalara tanınan geniş
yetki aynı zamanda vergi matrahlarını da ayarlama imkanı vermektedir. Bu,
vergi kanunlarının genel yapısıyla bağdaşmamaktadır. Zaten çok önemli bir
nokta da Özel Kredi Karşılıklarının Kurumlar Vergisi matrahından
düşürüleceğine dair hükmün vergi kanunlarında değil Bankalar Kanunu’nda
getirilmiş olmasıdır.
Bu çalışmada, kredi karşılıklarının vergisel boyutunun niye önem arz
ettiğini anlamamız adına genel olarak bütün şirketler için vergisel açıdan
mevzubahis olan karşılıklar ele alınacaktır. Dolayısıyla ilk önce vergi
kanunlarına göre vergi matrahından indirilmesine olanak bulunan karşılık
www.ferhatsayim.net
indexed by www.akademikindex.net
indexed by www.akademikarge.com
indexed by www.akademikfinans.com
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 26, Sayı: 3-4, 2012
301
kavramı incelenecek, vergi kanunlarında özel olarak kredi karşılıklarının yer
bulup bulmadığına bakılacak, kredi karşılığının yeri tespit edilmeye çalışılacak
ve kredi karşılıklarının algılanma biçimleri ile ilgili değerlendirmeler
yapılacaktır.
II. Karşılıklar Ve Hukuksal Çerçeve
A. Karşılık Kavramı
Karşılık kavramı, bankaların varlıklarının ana kalemi olan kredi
alacaklarında meydana gelmiş ve/veya gelmesi muhtemel zararlar için
ayırdıkları ihtiyatları tanımlamak için kullanılmaktadır. Banka karşılık ayırarak,
söz konusu zararlar realize olduğunda mali yapısındaki bozulmanın telafi
edilebilir boyutlarda kalmasını sağlamakta, faaliyetlerine kesintisiz olarak
devam edebilmektedir.
Vergi Usul Kanunu’nun 288. maddesine göre karşılık “Hasıl olan veya
husulü beklenen, fakat miktarı katiyetle kestirilemeyen ve teşebbüs için bir
borç mahiyetini arz eden belli bazı zararları karşılamak maksadıyla hesaben
ayrılan meblağlar” olarak tanımlanmıştır. 4389 Sayılı Bankalar Kanunu’nun 11.
maddesinin 12. fıkrasında ise karşılık kavramı için şöyle bir açıklama
yapılmıştır: “Bankalar, kredileri ile diğer alacaklarından doğmuş veya doğması
beklenen, ancak miktarı kesin olarak belli olmayan zararlarını karşılamak
amacıyla karşılık ayırmak zorundadırlar….” Bu tanım çerçevesinde
bakıldığında düzenlemenin “…doğmuş veya doğması beklenen…” şeklindeki
ifadesi, Ülkemizdeki uygulamanın ihtiyati yönetim prensipleri ile aynı yönde
olduğu düşündürebilir. Zira hem yalnız gerçekleşmiş olan zararları değil
gerçekleşecek olanları da kapsayan bir tanım söz konusudur, hem de söz
konusu karşılıklar vergi matrahına tabi edilmektedir (Erdönmez ve Acar,
2004:2).
Ayrıca 5411 sayılı bankalar kanununda karşılık ve teminatlarla ilgili
olarak 53. maddesinde “Bankalar, krediler ve diğer alacaklarla ilgili olarak,
doğmuş veya doğması muhtemel zararların karşılanması ve bunlar dışında
kalan varlıkların değer azalışları için yeterli düzeyde karşılık ayrılmasına,
aktiflerin kalitesine ve sınıflandırılmasına, garantilerin ve teminatların
alınmasına, bunların değerinin ve güvenilirliğinin ölçülmesine, takibe alınan
kredilerin izlenmesine ve vadesi dolmuş kredilerin geri ödenmesine ilişkin
politikaları oluşturmak ve uygulamak, bunları düzenli olarak gözden geçirmek,
tüm bu hususları icra edebilecek gerekli yapıları tesis etmek ve işletmek
zorundadır. Bu fıkra hükmünün uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurulca
belirlenir. Bu madde uyarınca krediler ve diğer alacaklarla ilgili olarak ayrılan
özel karşılıkların tamamı, ayrıldıkları yılda kurumlar vergisi matrahının
tespitinde gider olarak kabul edilir.
Yukarıdaki tanımlardan da anlaşılacağı üzere karşılık kavramının
çeşitli uygulamaları olabilmektedir. Banka karşılığı, hali hazırda portföyündeki
kredilerde gerçekleştiği düşünülen ancak henüz tespit edilememiş kayıpları
www.ferhatsayim.net
indexed by www.akademikindex.net
indexed by www.akademikarge.com
302
indexed by www.akademikfinans.com
Ferhat SAYIM, Muhammed ARDIÇ
için, portföyünde henüz gerçekleşmemiş ancak gelecek dönemlerde
gerçekleşmesi beklenen kayıplar için ve/veya, bunların her ikisi için de
ayrılabilir. Bunların her birinin doğurduğu sonuçlar birbirinden farklı da olsa
hepsi bir diğerini tamamen dışlamaz. Farklı yaklaşımların bir anlamda uzlaştığı
alan özel ve genel karşılık ayrımıdır. Bu yönü ile özel karşılık gelecekte ortaya
çıkması muhtemel kredilerden çok hali hazırda ortaya çıkmış ancak henüz tam
olarak tespit edilememiş ya da kesinleşmemiş zararlara, genel karşılık ise
gelecek dönemlerde ortaya çıkması muhtemel zararlara karşı ayrılmaktadır
(Acar, 2000: 33).
Bankacılık mevzuatı açısından karşılık ayırmanın amacı bankacılık
sisteminin istikrarlı bir şekilde güven içinde çalışmasını sağlamaktır.
Karşılıkların diğer bir amacı ise bankaların sabit varlıkları gibi algılanan kredi
ve alacakların gerçek tutarları ile değerlenmesine imkân vermek, değerde
herhangi bir aşınma olmuş ise bunu ortaya koyarak sistem katılımcılarına doğru
bilgi akışını temin etmek ve katılımcıların sistemi denetlemesine yardımcı
olmaktır (Acar, 2000: 33).
B. Hukuksal Çerçeve
Karşılıkları Ticaret Hukuku ve Vergi Hukukunda ayrı ayrı ele almak
zorundayız. Çünkü şirketlerimiz iki türlü bilanço hazırlamaktadır. Ticaret
Kanunundaki(TTK) hükümlere göre düzenlenen bilançoya ticari bilanço, vergi
kanunlarındaki hükümlere uygun olarak hazırlanan bilançoya ise mali bilanço
denilmektedir (Erimez, 1985: 87). Bilançolar işletmenin o andaki aktif pasif
durumunu ortaya koymaktadır. Durum böyle iken işletmenin ticari esaslara
uygun olarak hazırlanan bilançosunun(ticari bilanço) yanında ikinci bir
bilançodan söz edilmesinin temel sebebi işletmenin ticari bilançosu
hazırlanırken kullanılan kayıtların, vergi matrahının hesaplanması kurallarına
uygun olarak yeniden sıralanması işlemi neticesinde hesaplanan vergi
matrahının ticari bilançodaki kar rakamından farklı çıkmasıdır. Dolayısı ile her
iki bilançonun esas aldığı kayıtlar aynı olmakla birlikte mali bilançoyla hesap
edilen vergi matrahı ticari bilançodaki kar rakamından farklı olabilmektedir.
TTK çerçevesinde işletmeler tüm değer azalışları ile yüküm ve zararları
için karşılık ayırıp dönem sonundaki değerlemede bu karşılıkları dikkate alırlar.
Vergi hukukunda ise, spesifik olarak sayılan karşılıklar dışında kalanlar,
değerlemede dikkate alınmaz ve matrahtan da indirilmez (Erimez, 1985: 95).
Türk Ticaret Hukukunda Karşılıklar
Karşılıklar Ticaret Kanunumuza(TTK) göre serbestçe ayrılmasına
karşın kanun metninde karşılıklar ifadesi geçmemektedir. Karşılıkların 75.
maddede yer alan değerleme ile ilgili hüküm ve 458. maddede ifade edilen gizli
yedek akçe çerçevesinde değerlendirileceği düşünülmekte ve ilgili maddelerde
ayrılacak karşılıklara herhangi bir sınırlama getirilmemektedir. TTK’ nın 75.
maddesinde ilgililerin; işletmenin iktisadi ve mali durumu hakkında mümkün
olduğu kadar doğru bir fikir edinebilmeleri için, envanter ve bilançoların ticari
www.ferhatsayim.net
indexed by www.akademikindex.net
indexed by www.akademikarge.com
indexed by www.akademikfinans.com
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 26, Sayı: 3-4, 2012
303
esaslar gereğince eksiksiz, açık ve kolay anlaşılır bir şekilde memleket parasına
göre tanzimi lazımdır. Bütün aktifler, en çok bilanço gününde işletme için haiz
oldukları değer üzerinden kaydolunur. Borsada kote edilen emtia ve kıymetler
o günün borsa rayicine göre ve tahsil edilemeyen veya ihtilaflı bulunanlar
müstesna olmak üzere, bütün alacaklar da itibari miktarlarına göre hesaplanır.
Pasifler, hususiyle bütün borçlar, şarta bağlı veya vadeli olsa bile, itibari değeri
üzerinden hesaba geçirilir. Ticaret Şirketleriyle ticaret kurumlarının envanter ve
bilançoları hakkındaki hususi hükümler mahfuzdur. 458. madde de ise şirket
işlerinin devamlı inkişafını veyahut mümkün mertebe istikrarlı kar payları
dağıtılmasını temin bakımından münasip ve faydalı olduğu takdirde, aktiflerin
bilanço günündeki kıymetlerinden daha aşağı bir kıymetle bilançoya konması
şeklinde veya başka suretle gizli yedek akçe ayrılması caizdir. İdare meclisi,
gizli yedek akçe ve sarf yerleri hakkında murakıplara malümat vermekle
mükelleftir. Dolayısı ile bu maddelerdeki tanıma göre işletmeler kendilerinin
belirleyeceği ihtiyatlı yönetim ilkeleri çerçevesinde istedikleri kadar karşılık
ayırabileceklerdir.
Vergi Hukukunda Karşılık
Vergi hukukunda yer alan karşılık kavramı, Vergi Usul Kanunu'nun
(VUK) 288. maddesinde şöyle düzenlenmiştir.
"Hasıl olan veya husulü beklenen fakat miktarı katiyetle kestirilemeyen
ve teşebbüs için bir borç mahiyeti arz eden belli bazı zararları karşılamak
maksadıyla hesaben ayrılan meblağlara karşılık denir. Karşılıklar mukayyet
değerleriyle pasifleştirilmek suretiyle değerlenir. Amortisman kayıtları
hakkındaki özel hükümler mahfuzdur."
VUK’ nun 288. maddesinde yer alan düzenlemeyi incelediğimizde bu
düzenlemeye göre karşılık ayrılabilmesi için, aşağıdaki üç koşulun bir arada
bulunması gerekmektedir.
• Gerçekleşen veya gerçekleşeceği beklenen muhtemel bir zararın
olması,
• Bu zararın miktarının kesin olarak tespit edilememiş olması,
• Bu zararın işletme için bir borç mahiyetinde olması,
Tanımdan çıkardığımız bu sonuçlar genel nitelikte olup bu genel tanımı
sağlayan her durum için ayrılacak karşılıkların, vergi kanunlarına göre gider
sayılıp sayılamayacağı sorusu akla gelmektedir. Bu noktada iki görüş ortaya
çıkmaktadır ve bu durum tartışma konusu olabilmektedir (Uzun, 1999:34).
Birincisi VUK nun 288. maddesindeki tanım ve şartları sağlayan konular için
karşılık ayrılabileceğidir. İkincisi ise VUK’ nun 288. maddesindeki tanım ve
şartların bir genelleme olup sadece bu maddedeki genel tanıma uyup şartları
sağlayarak, karşılık ayrılmasının mümkün olmadığı ve karşılık ayrılacak
konuyla ilgili vergi kanunlarında özel bir düzenlemenin yer
alması
gerektiğidir. Bu noktada ortaya konan yargı kararları uygulamalar ve görüşler
göz önüne alındığında mevcut durumda ikinci görüşün (Meriç, 1982) geçerli
www.ferhatsayim.net
indexed by www.akademikindex.net
indexed by www.akademikarge.com
304
indexed by www.akademikfinans.com
Ferhat SAYIM, Muhammed ARDIÇ
olduğu ve Vergi Kanunlarına göre karşılık ayrılabilmesi için 288. maddedeki
genel tanıma uygun olmanın dışında vergi kanunlarında, karşılık ayrılacak
konuyla ilgili bir düzenlemeye ihtiyaç olduğu söylenebilir.
Karşılıklarla ilgili olarak VUK dışında Kurumlar Vergisi Kanunu da
karşılıklar ile ilgili olarak şöyle bir düzenleme yapılmıştır. “Ticarî kazanç gibi
hesaplanan kurum kazancının tespitinde, mükellefler aşağıdaki giderleri de
ayrıca hasılattan indirebilirler: Sigorta ve reasürans şirketlerinde bilânço
gününde hükmü devam eden sigorta sözleşmelerine ait olup, aşağıda belirtilen
teknik karşılıklar;
Muallak hasar ve tazminat karşılıkları, kazanılmamış prim karşılıkları,
hayat sigortalarında matematik karşılıklar, deprem hasar karşılıkları
indirilebilecek giderler arasında sıralanmıştır.
Ayrıca KVK ‘ya göre kabul edilmeyen giderler başlığı altında madde
11‘ de Kurum kazancının tespitinde aşağıdaki indirimlerin yapılması kabul
edilmez denilerek .…” Her ne şekilde ve ne isimle olursa olsun ayrılan yedek
akçeler (Türk Ticaret Kanununa, kurumların kuruluş kanunlarına, tüzüklerine,
ana statülerine veya sözleşmelerine göre safî kazançlardan ayırdıkları tüm
yedek akçeler ile Bankacılık Kanununa göre bankaların ayırdıkları genel
karşılıklar dahil).” … dolayısıyla çalışmanın ilk bölümünde de ifade edildiği
gibi bankaların ayırmış oldukları genel karşılıklar kurum kazancından
indirilmezken özel karşılıkların indirilebileceği görülmektedir.
Sermaye Piyasası Kurulu (Spk) Mevzuatında Karşılık
SPK'nın yayımlamış olduğu muhasebe standartlarının üçüncü
maddesinde muhasebenin temel kavramları açıklanmıştır. Bu kavramlar
işletmenin sürekliliği, dönemsellik, tutarlılık, ihtiyatlılık, tam açıklama,
önemlilik, sosyal sorumluluk, tarafsızlık, özün önceliği, kişilik, para ölçüsü ve
maliyet esası kavramlarıdır. İhtiyatlılığın açıklandığı standardın 9. maddesi şu
şekildedir: "İhtiyatlılık kavramı, işletmelerde durumun olduğundan daha iyi
gösterilmesini engelleyen ve işletmeleri risk altına sokmayı önleyen
muhafazakâr yaklaşım tarzlarını ifade eder. Bu kavramın sonucu olarak,
işletmeler, muhtemel giderleri, zararları ve borçları için karşılık ayırırlar;
muhtemel gelir ve kârları için ise herhangi bir muhasebe işlemi yapmazlar.
Ancak, bu kavram gizli yedekler veya gereğinden fazla karşılıklar ayrılmasına
gerekçe oluşturamaz." Açıklamadan da anlaşılacağı gibi, SPK' nın yayımlamış
olduğu muhasebe standardındaki ihtiyatlılık kavramı, Muhasebe Sistemi
Uygulama Genel Tebliği(MSUGT)' ndeki ihtiyatlılık kavramıyla örtüşmektedir.
Dolayısıyla SPK' nın yayımlamış olduğu muhasebe standardında yer alan temel
kavramlarla MSUGT' ki muhasebenin temel kavramları örtüşmektedir.
IV. Bilançodaki Kredi Karşılık Kalemlerinin Yansımaları
A. Muhasebede Gösterimi İle İlgili Yansımalar
Kredi Portföyünde Oluşan Zararın Farklı Gösterimi
www.ferhatsayim.net
indexed by www.akademikindex.net
indexed by www.akademikarge.com
indexed by www.akademikfinans.com
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 26, Sayı: 3-4, 2012
305
Özellikle Özel kredi karşılıkları bankanın kredi portföyündeki belli
işaretlere dayanarak zararın tahmin edilmesinde kullanılmaktadır. Yani tespit
edilen zarar karşılık adıyla bilançoya yansıtılmaktadır. Nitekim bazı
ülkelerde(Avusturalya, Kore, ABD) vergiden indirilecek kredi kayıpları için
karşılık ayırmak yerine direkt zarar yazma yaklaşımı mevcuttur. Bu ülkelerde
ancak zarar kabul edilen kayıplar vergiden düşülebilmektedir (World Bank,
2003: 6).
Ancak diğer şirketlere göre daha fazla güven unsuruna ihtiyaç duyan
bankalar kayıplarını fazla olarak göstermek istemezler. Bir de uzun takip
sürecinde geri dönme ihtimali bulunan kayıpları için bu takip süreci
neticelenmeden zarar ifadesini kullanmak istemezler. Bu noktadaki bir
deneysel çalışma (Wahlen, 1994: 476-477) da piyasa tepkisinin zarar yazma
karşısında olumsuz olduğunu ortaya koymaktadır. Banka hisselerine yatırım
yapmak isteyenler olumsuz fikir sahibi olabilecektir. Bu durumda zarar yazma,
vergi ve sermaye indirimine karşın daha az akıllıca görülmektedir (Liu ve
Ryan, 1995: 79). Ayrıca zarar yazma eğilimi kurumun başarılı olduğu yılda
daha az vergi indirimi daha az karlı olduğu yılda ise daha fazla vergi indirimi
neticesini doğuracaktır. Karşılık ayırma yoluyla kaybın kavranması hem
olumsuz bir ifade olarak algılanan “zarar” ifadesinin bertaraf edilmesini hem de
takip süreci boyunca banka alacağının bilançoda gösterilmesini sağlamaktadır.
Ayrıca banka borçluları anlamlı bir şekilde kategorize ederek kredi
portföyünün bileşimi hakkında bilgi vermelidir (örneğin ticari ikrazlar, tüketici
ikrazları, ilgili taraflar).Banka krediler, verimsizleşmiş krediler ve vadesi
dolmuş krediler ile bunlara ayrılan özel ve genel karşılıkları borçluları ana
kategorilere göre ayırarak vermelidir. Borçluların her ana kategorisi ve bütün
ikraz portföyü için aşağıda belirtilen başlıklarda ayrı bir açıklama olmalıdır
(www.tbb.org.tr/turkce/basle/muhasebe.doc.).
Karşılıklar öncesi ve sonrası kredilerin tümü,
• Vadesi dolmuş olanları ayrı göstererek eksilmiş kredilerin
tümü (örneğin 90 gün ve fazlası)
• Verimsizleşmemiş vadesi dolmuş krediler (örneğin 90 gün ve
fazlası)
• Özel karşılıklar
• Genel karşılıklar
Vergi Ertelemesi
Vergi borcunun doğmasını önlemeyi hedefleyen vergisel teşviklerden
biri de vergi ertelemesidir. Vergiyi doğuran olay gerçekleşmeden sağlanan
vergi ertelemesi, vergi gecikmesi durumundan farklılıklar göstermektedir. Bir
verginin ödenme süresi, vergiyi doğuran olayın gerçekleşmesiyle vergi
borcunun fiilen ödenmesi için vergi kanununda öngörülen süredir. Vergi
geciktirilmesi bu hukuki sürenin geciktirilmesidir (Giray, 2008: 60).
www.ferhatsayim.net
indexed by www.akademikindex.net
indexed by www.akademikarge.com
306
indexed by www.akademikfinans.com
Ferhat SAYIM, Muhammed ARDIÇ
Kısıtlayıcı vergi politikaları uygulayan otoriteler, kredi karşılıklarının
vergi ertelemesi anlamına geldiğini belirtmektedir. Bu durum vergi
ödemelerinde meydana gelen gecikme sebebiyle bankalara sübvansiyon olarak
da yorumlanabilmektedir (Erdönmez ve Acar, 2004:8).
Yalnızca bankalara tanınan Kredi Karşılıklarını vergi matrahından
indirme imkanının vergi karşısında sektörler arası eşitsizlik oluşturduğuna dair
bir kanı meydana gelmektedir. Zira hemen her sektör için sektöre özel risk
taşıyan aktifler bulunabilmektedir. Ancak vergi düzenlemeleri genel olarak
karşılıkların vergiden indirilmesinde imkan tanımayıp özel karşılıkların
indirilmesine müsaade ederek sınırlayıcı bir yaklaşım benimserken bankalara
tanınan geniş imkan bu yorumlara sebep olmaktadır.
Karşılıklar vergiden düşülmediği takdirde vergi sonrası gider haline
gelmekte ve bankanın karını ve kar payı dağıtma gücünü düşürmektedir. Bu
istenmeyen bir durumdur. Çünkü, banka yönetimi karşılıkları düşürmenin
yollarını bulmak istemektedir. Diğer yandan karşılıklar, vergiden düşüldüğünde
normal faaliyet giderlerine eklenmekte ve vergi sonrası geliri banka sahipleri
istedikleri gibi kullanmaktadır (Erdönmez ve Acar, 2004:8).
Vergi otoriteleri karşılık miktarının minimumda tutulması için çaba
harcarlar. Bu da karşılığın kredi hacmine oranının olabildiğince düşük seviyede
tutulmasını ve karşılığın sadece söz konusu vergi dönemi içinde meydana gelen
zararlar için ayrılabilmesini, gelecekte olması muhtemel zararların dışarıda
bırakılmasını gerektirir.
Bu nedenle de kredi zararının vergiden düşülebilmesini sadece banka
“zarar” ilan ettiğinde yani alacağına ilişkin tüm haklarından vazgeçtiğinde
kabul etmektedirler (Acar, 2000: 35).
Amortismana Göre Daha İleri Bir Kayıt Tekniği Olması
Karşılıklar normal faaliyet gideri- bir tür operasyonel harcama- olarak
kabul edilmelidirler. Bu çerçevede karşılıklar, duran varlıklar (makine ve
teçhizat) için ayrılan amortisman karşılıkları ile aynı statüde kabul edilebilir.
Duran varlıkların değeri kullanılmakla ve teknolojik yenilikler nedeniyle
düşeceğinden, işletmelerin amortisman ayırmalarına izin verilmektedir.
Amortisman karşılıkları, zararın gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmaksızın
vergiden düşülebilmektedir (Acar, 2000:35).
Kredi karşılıkları duran varlıklar için ayrılan amortisman paylarına da
benzetilebilir. Ancak amortisman kayıtları varlıklardaki aşınmayı belli
aralıklarla ve düzenli olarak ifade ederken kredi karşılıkları bankanın en önemli
aktif kalemi olan krediler kalemindeki aşınmayı belli ölçme yöntemleri ve
ihtiyatlılık prensibi çerçevesinde ortaya koymaya çalışırlar. Amortisman
kayıtları düzenli ve daha çok zamana bağlı olarak işlerken kredi karşılıkları
ekonomik olaylar ve karşılaşılan durumlara göre kayıtlara alınır.
Ayrılan amortismanlar zararın gerçekleşip gerçekleşmediğine
bakılmaksızın vergiden düşülebilirken çoğu amortisman modelleri ile
karşılaştırıldığında kredi portföyünün cari değerini daha net gösterdiği
www.ferhatsayim.net
indexed by www.akademikindex.net
indexed by www.akademikarge.com
indexed by www.akademikfinans.com
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 26, Sayı: 3-4, 2012
307
söylenebilecek olan (Erdönmez ve Acar, 2004:8) kredi karşılıkları sistemi için,
vergiden indirilmesinde yaşanan tartışmaların haksız olduğu ifade edilebilir.
Amortisman uygulaması reel sektörde çalışan bir firma için ne kadar önemli ise
karşılık uygulaması da banka için o derecede önemlidir. Ayrıca amortisman
şeklinde ayrılan karşılıklar gider olarak kabul edilmeleri sonucunda işletme
matrahını düşürmeleri söz konusu olacağından bu durum bankalara vergi
tasarrufu sağlayabilir (Acinöroğlu, 2009: 7).
Bilanço Türleri Arasında Farklılık Kaynağı
Bankaların ihtiyatlı yönetim esasları çerçevesinde kredi karşılığı için
uyguladıkları hesaplama ve ölçme yöntemleri vergi indiriminde aynı esaslara
tabi olmamaktadır. Amaçları genellikle aynı olsa da kötüleşmiş krediler için
vergi indirimi koşulları ile kredi karşılığı ayırma koşulları birbiriyle
uyuşmamaktadır (Collins, 1986: 265). Netice olarak finansal raporlama ve
yasal düzenlemeler için kredi kayıp karşılığı hesaplamaları ile vergi indirimi
hesaplamaları arasında önemli farklılıklar bulunması aynı kavramın aynı
amaçlarla faklı algılanması neticesini doğurmaktadır.
Sermaye Yeterliliği Hesaplamalarında Kullanımı Yönüyle
Dünya bankacılık sistemini tek bir standart ölçüt ile denetleme
anlayışının ilk adımı, 1988 Basel Uzlaşısı ile atılmıştır. Bu Uzlaşı ile,
uluslararası alanda faaliyet gösteren bankaların varlıkları ile tuttukları sermaye
arasında risk esasına dayalı bir ilişki kurulmaya çalışılmıştır. Bu amaca uygun
olarak, başkanlığını Bank of England’ın yaptığı Komite, Cooke rasyosu olarak
da bilinen sermaye yeterliliği rasyosunu (SYR) şöyle ortaya koymuştur (Teker
vd. , 2005: 3-4).
Özkaynak
Sermaye Yeterliliği Rasyosu =
= %8
Risk Ağırlıklı Varlıklar ve Gayri Nakdi Krediler
Sermaye yeterliliği rasyosunun payında geçen “özkaynak” ifadesi,
muhasebe mantığı açısından bankaların tuttukları sermaye miktarından çok
daha farklı olarak tanımlanmıştır.
SYRda tanımlanan özkaynak miktarı şöyle hesaplanmaktadır;
+ I : Ana Sermaye (ödenmiş sermaye + dağıtılmamış karlar)
+ II : Katkı Sermaye (karşılıklar + rezervler + fonlar)
+III : Üçüncü Kuşak Sermaye (sadece piyasa riski için
kullanılabilen sermaye benzeri krediler)
- IV : Sermayeden İndirilen Değerler ( aktifleştirilmiş giderler +
mali iştirakler)
= Özkaynak
Genel karşılıklar adı altında tutulan fonların bir sermaye bileşeni olarak
kabul edilebilmesi için, beklenmedik bir biçimde ortaya çıkan kayıpları
karşılayabilme yeteneğine sahip olması gerekmektedir. Belirli bir varlık için
öngörülen kötüleşme ve beklenen değer kaybı için ayrılan karşılıkların,
beklenmedik kayıpları karşılama yetenekleri bulunmamaktadır. Bu nedenle bu
www.ferhatsayim.net
indexed by www.akademikindex.net
indexed by www.akademikarge.com
308
indexed by www.akademikfinans.com
Ferhat SAYIM, Muhammed ARDIÇ
tür karşılıklar katkı sermaye kapsamına dahil edilmemiştir. Basel Standardı’na
göre, karşılıklar katkı sermaye içinde en fazla risk ağırlıklı varlıkların % 1,25’i
oranında yer alabileceklerdir (Değirmenci, 2005:17).
SYR formülü, gelen öneri ve kriterler doğrultusunda son yıllarda birkaç
önemli revizyona tabi tutulmuş ve Basel II standartlarına göre hesaplanması
gereken SYR şöyle belirlenmiştir.
Özkaynak
Sermaye Yeterliliği Rasyosu =
= %8
Kredi Riski + Piyasa Riski + Operasyonel Risk
Sermaye yeterliliği, bankacılık sistemine yönelik uluslararası kuruluşlar
tarafından getirilen sınırlamalardan birisidir. Sermaye yeterliliği rasyosunda
karşılıklar yukarıdaki formülde de görüldüğü gibi özkaynaklar içerisine dahil
edilmiştir. Bu oran, risklerin gerçekleşmesi durumunda bankanın ortaya çıkan
kayıpların ne kadarını karşılayabileceğini gösteriyor. Yani sermaye yeterliliği
oranı, bankanın mali açıdan ne kadar güçlü olduğunun bir göstergesi olarak
görülebilir.
B. Piyasaya Yönelik Yansımalar
Kredi Potföyünün Yapısına İlişkin Veri Olma Fonksiyonu
Genel Karşılıklar
Kredi karşılıkları ayrılma sebebine bağlı olarak banka bilançosunu
izleyenlere kredi portföyünün yapısına dair işaretler taşımaktadır. Bu yansıma
olumlu yada olumsuz olacaktır. Piyasa kredi kayıp karşılıklarının iyi yada kötü
haber taşıma fonksiyonuna bağlı olarak tepki vermektedir (Liu ve Ryan,
1995:79). Bankaların ayırdığı genel kredi karşılıkları sorunsuz krediler
üzerinden ayrıldığından Genel Karşılıklar bu şekilde algılanmazlar. Ancak
banka Genel Karşılık ayırırken varsa kanuni oranların(yada piyasadaki diğer
bankaların ayırdığı oranların) üzerine çıkıyor olabilir. Bu durum bankanın
ihtiyatlı yönetim esaslarına uymasının yanı sıra, kredi portföyünde bir takım
sıkıntılar gördüğüne ya da bir takım olumsuz gelişmeler beklediğine işaret
edebilir.
Özel Karşılıklar
Kredi karşılıklarının iyi yada kötü haber taşıma fonksiyonu asıl Özel
Kredi Karşılıklarında ortaya çıkacaktır. Her bir kredi bazında yapılan
değerlendirme neticesine göre oluşan sınıflandırma ve buna bağlı karşılık
miktarları bankanın beklediği kredi zararı için bir gösterge niteliği taşıyacaktır.
Büyük miktarda karşılık ayırma ihtiyacı bankanın büyük miktarda kayıp
beklediğine dair kamuoyunu bilgilendirmektedir.
Hisse Senedi Yatırımcıları İçin Yatırım Değerlendirmesi
Bankaların hisse senetlerini elinde bulunduran ve bu senetlere yatırım
yapmayı düşünen borsa yatırımcıları bankanın mali durumunu yakından takip
ederler. Aktif yapısının kalitesini ve sağlamlığını test etmek isterler. Bu tür
www.ferhatsayim.net
indexed by www.akademikindex.net
indexed by www.akademikarge.com
indexed by www.akademikfinans.com
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 26, Sayı: 3-4, 2012
309
yatırımcılar için Banka bilançosu ve iç yönetimden elde edilecek haberler
önemlidir.
Banka yöneticilerinin kredi portföyündeki kredinin doğuşundan
itibaren olan ödenmeme riski konusunda özel bir bilgiye sahip olduğu kabul
edilmektedir (Wahlen, 1994: 457). Ticari bankalarda genellikle, ayrılan kredi
kayıp karşılıklarının yöneticilerin gelecek kredi kayıp beklentilerini yansıttığına
inanılır (Liu ve Ryan, 1995:79). Bu tür bir yaklaşım kredi karşılığı ayırma
amacıyla da örtüşür. Ayrılan karşılıklar bankanın dağıtacağı temettü miktarını
da direkt olarak ilgilendireceğinden hisse senedi yatırımcısı için ölçü olarak
kullanılabilecektir. Fazla karşılık ayırma ihtiyacında olan banka mali yapısını
güçlü tutmak için karşılığı ayıracak olmasına karşın kısa vadede dağıtacağı kar
miktarını düşürmek zorunda kalacaktır. Bu durum ise kısa ve uzun vadede
yatırım yapmak isteyen yatırımcıların tercihini ayrı ayrı etkileyecektir.
Ayrıca bir araştırma da gelecekte nakit akışının artacağının tahmin
edildiği durumlarda yöneticilerin karşılıkları arttırdığını söylemektedir
(Wahlen, 1994: 477). Böyle bir yaklaşım bizce karşılıkların yedek akçe
fonksiyonunun ürünüdür. Başka bir araştırma da ise Sermaye piyasasının,
donuk kredilerdeki bir değişikliğe olumsuz baktığını ancak daha sonraki kredi
kayıp karşılığına dair açıklamayı olumlu bulduğunu ortaya konmaktadır
(Griffin ve Wallach, 1991: 844).
Ayrılan karşılık miktarının hisse senedi sahipleri tarafından nasıl
karşılandığı hususunda yapılan bir araştırmada şu sonuçlar elde edilmektedir
(Liu vd. , 1997: 145).
Önceki güvenilir araştırmalar artan kredi karşılıklarının hisse senedi
sahipleri tarafından algılandığını ortaya koymaktadır. Bu algılamanın hangi
banka grubu için hangi çeyreklerde geçerli olduğu hususunda ise;
• Risk taşıyan bankalar için dördüncü çeyrekte ayrılacak kredi
karşılıkları olumlu algılamaya sebep olmaktadır,
• Riskli görülmeyen bankalar için ise, ilk üç çeyrekte ayrılacak
kredi karşılıkları olumsuz algılamaya sebep olmaktadır.
VI. Sonuç
Bankaların ana faaliyeti fon toplamak ve topladığı fonları kredi olarak
plase etmek suretiyle kredilerin maliyetlerinin karşılanmasını sağlamak ve
bunun da ötesinde kâr elde etmektir. Kullandırdığı kredilerin maliyetini
karşılayamayan bankanın uzun süreler ayakta kalması mümkün değildir.
Bankalar kredi verdiği andan itibaren değişik oranlarda da olsa geri dönmeme
riski ile karşı karşıyadır. Finansal kurum olan banka, kullandırdığı kredinin
gelecekte faizinin ve anaparasının zamanında ve belirtilen miktarlarda geri
ödeneceğini düşünür. Ancak her zaman belirlenen zamanlarda ve tutarlarda
ödemeler yapılmayabilir. Bu da banka açısından kredi riski yada geri dönmeme
riski denilen durumun ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.
www.ferhatsayim.net
indexed by www.akademikindex.net
indexed by www.akademikarge.com
310
indexed by www.akademikfinans.com
Ferhat SAYIM, Muhammed ARDIÇ
Mali tabloların güvenilirliliğini sağlamak, varlıkları ve borçları gerçek
değerleriyle göstererek üçüncü kişilere sağlıklı bilgi ulaştırmak bakımından
karşılıkların ayrılması, muhasebeleştirilmesi ve raporlanması muhasebenin
sosyal sorumluluk ilkesi açısından oldukça önemli bir yere sahiptir.
Esasen muhasebe teorisi ve genel kabul görmüş muhasebe ilkeleri
açısından karşılık ayrılması işletmenin gerçek durumunu yansıtması
bakımından bir zorunluluk olarak kabul edilebilir. Ancak çoğu ülkelerde
olduğu gibi ülkemizde de vergi mevzuatının muhasebe uygulamalarını
yönlendirdiği bilinen bir gerçektir. Vergi kanunlarının bir kısım karşılık
giderlerini kabul etmemesi, bankalar ve muhasebe uygulayıcıları açısından
sorunlara sebep olabilmektedir. Vergi idaresi bazı giderlerde tahakkuk esasını
bazılarında ise ödeme esasını kabul etmektedir. Bu durumun doğal sonucu
olarak, bir kısım giderler tahakkuk etmesine rağmen muhasebe tekniği
açısından gider yazılması gerekirken vergi yasaları açısından gider olarak kabul
edilmemekte ve kanunen kabul edilmeyen giderler olarak dönemin kârına
eklenmesi gerekmektedir. Böylelikle bu dönemi ilgilendiren ancak ileri bir
tarihte ödenecek olan giderin vergisi şimdiden ödenmiş olmaktadır. Bu da
işletmeleri bir takım finansman sıkıntısına sokmaktadır. Bu aksaklıkların
giderilmesi için vergi idaresinin konuyla ilgili düzenlemeler yapması uygun
olacaktır. Netice itibariyle üçüncü kişilerin yanıltılmaması ve muhasebenin
sosyal sorumluluğunun yerine getirilebilmesi için gerekli görülen tüm
karşılıklar ayrılmalıdır. Fakat Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğin' de
de belirtildiği gibi, karşılıklar işletmenin kârını keyfi bir şekilde azaltmak veya
bir döneme ait kârı diğer döneme aktarmak için kullanılmamalıdır.
Ayrıca karşılıkların vergiye tabi olması, sürecin ilk başında vergi
gelirlerinde bir azalmaya yol açsa da orta ve uzun vadede vergi gelirlerini
etkilemeyecektir. Ayrıca bankacılık kesiminin zayıf olduğu ülkelerde bu
sektörden toplanan vergilerin çok daha fazlası söz konusu krizlerde sistemin
rehabilitasyonu için harcanmaktadır. Bu nedenle gerekli düzenlemelerin
yapılarak bankaların ihtiyatlı yönetimine ilişkin tüm tedbirlerin zamanında
alınması gereği ortaya çıkmaktadır.
Konu vergisel açıdan ele alındığında, bankaların ayırdığı Özel Kredi
Karşılıklarının diğer şirketlerden ayrı tutularak ve vergi kanunları dışındaki
bir yasal düzenlemeyle vergi matrahından indirilmesi, vergileme ilkeleri
açısından uygun görülmemektedir. Bu düzenlemenin sadece bankalar için
gerekli olduğuna inanılacak olunsa bile, düzenlemenin, vergi otoritelerince
tüm şirketleri içine alacak bir değerlendirmenin yapılmasından sonra,
yapılması yerinde olacaktır.
Kaynaklar
Acar, Ö. (2000) “Bankalarca Ayrılan Karşılıklar:Teorik Yaklaşımlar Ve
Uluslararası Uygulamalar” Bankacılar, S. 34, Eylül, S. 32-48
www.ferhatsayim.net
indexed by www.akademikindex.net
indexed by www.akademikarge.com
indexed by www.akademikfinans.com
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 26, Sayı: 3-4, 2012
311
Acinöroğlu, S. (2009), “Genel Olarak Vergi Teşviklerinin Ekonomi Üzerine
Etkinliğii” İnternational Journal Of Economic And Administrative
Studies, Year:1 Volume : 1, Number: 2, Winter, Issn 1307-9832
Değirmenci, N. (2003) Sermaye Yeterliliği Konusunda Basel Standartları Ve
Seçilmiş Bazı Ülkelerdeki Uygulamalarının Değerlendirilmesi,
Www.Tcmb.Gov.Tr/Kutuphane/Turkce/Uzmanlik.Htm142k
Erimez, R.(1985), Şirketlerde Kar Dağıtımı Yedek Akçeler Ve Vergileme,
Üçüncü Baskı, İstanbul:Temel Yayınları.
Erdönmez, P.A.Ve Acar Ö. (1996), “Kredi Karşılıklarına İlişkin Düzenlemeler
Ve Vergi Uygulamaları” Uluslararası Para Fonu (Imf) Tarafından
Yayınlanan Çalışma Raporundan (Regulatory And Tax Treatment Of
Loan Loss Provisions By Claudia Dziobek – June)
Derleme,(Http://Www.Tbb.Org.Tr/Turkce/Arastirmalar/Provisioning_
And_Taxation.Doc Erişim:Haziran 2004),
Giray, F. (2008), Vergi Teşvik Sistemi ,Birinci Baskı, Bursa:Ezgi Yayınları.
Griffin, P.A. Ve Wallach, S.J.R. (1991), “Latin American Lending By Major
U.S. Banks: The Effects Of Disclosures About Nonaccrual Loans And
Loan Loss Provisions”, The Accounting Review, Vol.66, No.4
(Oct.S.830-846-Http://Links.Jstor.Org/Sici?Sici=00014826%28199110% 2966%3a4%3c830%3alalbmu%3e2.0.Co%3b2-O
Lıu, C., Ryan S.G. Ve Wahlen, J.M. (1997), “Differantial Valuation
Implications Of Loan Loss Provisions Across Banks And Fiscal
Quarters”, The Accounting Review, Vol.72, No.1(Jan.,1997), S.133146
Http://Links.Jstor.Org/Sici?Sici=0001-4826%28199701%
2972%3a1 %3c133%3advıoll%3e2.0.Co%3b2-N
Lıu, C. Ve Ryan, S.G.(1995), “The Effect Of Bank Loan Portfolio Composition
On The Market Reaction To And Anticipation Of Loan Loss
Provisions”, Journal Of Accounting Research, Vol.33, No.1, Spring,
S.77-94 Yayınlayan:The Institute Of Professional Accounting,
Graduate School Of Businnes, University Of Chicago.
Http://Links.Jstor. Org/Sici?Sici=0021-8456%28199521%2933%3a1
%3c77%3 Ateoblp%3e2.0.Co%3b2-T
Meriç, B. (1982) Ticari Ve Mali Bilançolarda İşletmeye Dahil İktisadi
Kıymetlerde Değerleme. İstanbul: Mali Hesap Uzmanları Deneği
Yayını
Teker, S., Bolgün, K.E. Ve Akçay, M.B. (2005), “Banka Sermaye Yeterliliği:
Basel Iı Standartlarının Bir Türk Bankasına Uygulanması” Elektronik
Sosyal Bilimler Dergisi
Www.E-Sosder.Com
Issn:1304-0278
Bahar 2005 C.3 S. 12 (42-54)
Taş, B. (2000), “Bankaların Kredi Ve Diğer Alacakları İçin Ayıracakları
Karşılıkların Vergi Karşısındaki Durumu Ve Diğer Ülke
Uygulamaları” Vergi Dünyası, S. 232, Aralık, S. 78-87
www.ferhatsayim.net
indexed by www.akademikindex.net
indexed by www.akademikarge.com
312
indexed by www.akademikfinans.com
Ferhat SAYIM, Muhammed ARDIÇ
Uzun, K. (1999), “Karşılıklar-Dönem Sonu İşlemleri” Vergi Dünyası, S. 209,
Ocak, S. 33-44
Wahlen, J.M. (1994), “The Nature of Information in Commercial Bank Loan
Loss Disclosures”, The Accounting Review, Vol.69, No.3, Jully s.455478http://links.jstor.org/sici?sici=0001-826%28199407%2969%
3A3%3C455%3ATNOIIC%3E2.0.CO%3B2-A
The World Bank, (2003), “Bank Loan Classification and Provisioning Practices
in Selected Developed and Emerging Countries”, Working Paper
1(Edited by. Alain: Laurin-Giovanni Majnoni), Mart http://www.
ds.worldbank.org/servlet/WDS_IBank_Servlet?pcont=details&eid=000
094946_03061104024591, Erişim:27.04.2004, s.6, Çeviri: Türkiye
Bankalar
Birliği,
http://www.tbb.org.tr/turkce/
arastirmalar/
Provisioning.pdf Erişim:Nisan 2004 ve Kendi Çevirim
www.ferhatsayim.net